TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Türker Naslı, ülke olarak Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine yapılan toplam harcamanın, Türkiye’nin 2023’te en büyük 10 ekonomi arasına girme hedefini destekler düzeyde olmadığını bildirdi.
Naslı yaptığı açıklamada, TÜİK’in 2014 yılı Ar-Ge Araştırması sonuçlarını değerlendirdi. Araştırmaya göre Türkiye’de kamu kuruluşları, özel sektör ve üniversitelerin toplam gayrisafi yurtiçi Ar-Ge harcamasının 2014’te bir önceki yıla göre yüzde 18,8 artarak 17 milyar 598 milyon TL’ye ulaştığına işaret eden Naslı, bunun olumlu bir gelişme, ancak yetersiz olduğunu ifade etti. Naslı, gayrisafi yurtiçi Ar-Ge harcamasının gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki payının 2014 yılında yüzde 1,01 olduğuna işaret ederken, bu oranın AB-28 ortalamasında yüzde 2,03, ABD’de yüzde 2,8, Japonya’da yüzde 3,5, Güney Kore’de ise yüzde 4,5 düzeyinde bulunduğuna dikkat çekti.
Özellikle kamunun Ar-Ge harcamalarındaki payının düşüklüğüne işaret eden Naslı, toplam harcamalarda özel sektörün yüzde 49,8’le en büyük paya sahip olduğunu, bunu yüzde 40,5’le yükseköğretim kesiminin izlediğini, kamunun payının ise yüzde 9,7’de kaldığını anlattı.
-“Ülkeler arasında asıl rekabet bilim ve teknolojide olmalı”…
Naslı, ülkeler arasında asıl rekabetin bilim ve teknoloji alanında olması gerektiğini vurgulayarak, ekonomide ileri ülkeleri yakalamak ve 2023’te en büyük 10 ekonomi arasına girebilmek için hızla inovasyona yönelmek ve Ar-Ge’ye daha fazla para harcamak gerektiğini bildirdi.
Dünyanın, artık “hız ve yenilik” anlamına gelen “bilgi ekonomisi” aşamasına geçtiğine işaret eden Naslı, şunları söyledi:
“Bilgi çağında Ar-Ge faaliyetleri yapmak artık bir tercih değil mecburiyet haline geldi. Ar-Ge yapan ülkeler teknolojik yenilik üretebiliyor, var olan teknolojilerini daha da geliştirebiliyor. Bir ülke ekonomisinin performansı ancak bu yolla artırılabilir. Ülke ekonomisinin güçlü olması, yenilikçilik alanındaki becerisiyle, Ar-Ge’ye ayırdığı kaynaklarla doğrudan orantılı… Son yıllarda ileri teknoloji alanında hızlı bir gelişim içindeki Güney Kore buna tipik bir örnektir. Artık Ar-Ge istihdamı, bilimsel yayın sayısı, patent ve ticari marka sayısı, ileri teknoloji ihracatı gibi Ar-Ge göstergeleri, ülke ekonomilerinin gelişmişlik göstergelerinin başında geliyor. Biz ise Türkiye olarak, maalesef gelişmiş ülkelerin hala çok gerisindeyiz. Ar-Ge faaliyetleri yetersiz olunca, ekonomimizin dış dünyayla rekabet gücü de yetersiz kalıyor. Türkiye’nin Ar-Ge konusuna daha fazla önem vermesi gerekiyor. Bu faaliyetlere ayrılan kaynakların ilk aşamada milli gelirin en az yüzde 2’sine çıkarılması lazım. Bu 28 AB ülkesinin ortalamasıdır ki bunların içinde ortalamayı düşüren Bulgaristan gibi ülkeler de var. Bu oran, AB ülkelerinden mesela bir Danimarka’da yüzde 3,1’dir. Biz de ekonomik gelişmişlikte bu ülkeleri yakalamak istiyorsak, Ar-Ge harcamalarının GSYH’deki payını tedricen bu seviyelere çıkarmalıyız. Bu konuda hem kamuya, hem özel sektöre büyük görev düşüyor. Bunu gerçekleştirebilirsek 10 büyük ekonomi arasına girme yolunda hızlı adımlar atarız.”