Teknoloji, akıllı cihazlar ve içerikler değiştikçe bilgiye erişim yöntemleri, sektörün paydaşları ve öğrenim oyununun kuralları da dönüşüyor. “Dijital Öğrenim” sektörü 2011 yılında 35,6 milyar Dolar’lık bir hacme sahipken, 2013’te 56,2 milyar Dolar’a ulaştı. Araştırmalar, 2015’te bu rakamın ikiye katlanacağını gösteriyor.
Günümüzde 5-12 yaş arasındaki çocukların kod yazıp programlamayı öğrenmeye başladığını söyleyen Pusula Yayıncılık A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Onur Baran Çağlar, mevcut eğitim, öğretim ve öğrenimin, içerik ve yöntemlerinin yeni neslin ihtiyacını karşılamayacağına dikkat çekti. Eğitim, öğretim ve öğrenmenin iç içe kavramlar olduğunu ve bu kavramların birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini belirten Çağlar, “Eğitim ve öğretimin amacı öğrenmeyi sağlamaktır, eğitim ve öğretimin amacına ulaşması için öğrenmenin gerçekleşmesi gerekiyor. Pek çok kişinin düşündüğünün aksine, sayısal öğrenme teknolojilerinin hayatımıza girmesi ile birlikte, eğitimin temel taşları okul ve öğretmenlerin önemi hiç azalmayacak. Aksine yeni nesil öğrenme araçlarını kullanan yeni kuşak fark yaratan öğretmenler sektörde ve dahi öğrencilerimizin ufkunda çığır açacaklar.” dedi.
2013’de kişi başına 7,1 kitap düşerken bu oran 2014’te 7,3 oldu
Sektördeki büyümeyi görmek için Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye İstatistik Kurumu, TÜİK ve Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA)’nin 2014 istatistiklerine değinen Çağlar, “2014’te toplam 561.103.770 adet kitap yayımlandı. Milli Eğitim Bakanlığı 2014’te ilk ve orta öğretim öğrencilerine 216.698.371 adet ücretsiz ders kitabı dağıttı. TÜİK rakamlarına göre, 2014’te kişi başına 7,3 kitap düştü (2013’te 7,1’di). Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) 2014 verilerine göre ise Türkiye, dünyanın en büyük 12. yayıncılık sektörü ve üretilen yeni kitap çeşidinde 11. sırada yer alıyor. 2014’te yayıncılık sektörünün toplam cirosu geçen seneye göre %2,9’luk artışla 2.381.000.000 Dolar’a yükseldi.” açıklamasında bulundu.
Üniversite öğrencilerinin dijital kurs alma oranı 2019’da %50’yi geçecek
Dijital öğrenimin üç kategori altında büyüdüğünü ifade eden Çağlar, kendi kendine öğrenme (Self paced) kategorisinin özellikle Amerika ve Avrupa’da çok hızlı büyüdüğünü vurguladı: “Destekleyici/Tamamlayıcı Eğitim (Complementary) kategorisinde istatistikler, 2013 yılında üniversite öğrencilerinin % 46’sının en az bir dijital (online) kurs aldığını, 2019’da bu oranın %50’yi geçeceği öngörülüyor. Herkese açık kategorisinde son kullanıcılar dışında Fortune 500 şirketlerinin % 41,7’sinin çalışanlarına geleneksel eğitimler ile teknolojik eğitimleri beraber vermeye başladı.”
Sayısal öğrenim 11 alanda büyük gelişme gösterecek
Sektörün büyümesi ile yeni içerik sağlayıcıların, kullanıcı deneyimine yönelik dizayn, tasarım ajanslarının, oyun firmalarının, yazılım, servis geliştiricilerin, teknoloji ve cihaz üreticilerinin, veri yönetimi ve anlamlandırmada uzmanlaşan firmaların, operatörlerin ve markaların da oyuna dahil olacağına dikkat çeken Çağlar, önümüzdeki dönemde iletişim sektöründen sonra finans, sağlık ve perakende sektörlerinin de oyuna dahil olmasını beklediğini belirtti. Çağlar, 2015 yılı ile beraber dijital öğrenim için 11 alanda büyük gelişme ve girişimler olmasını öngördüğünü ifade ederek, değerlendirmelerini şöyle sıraladı:
1. Büyük Veri (Big Data) : Sayısal medya, eğitim ve öğrenim içerik sayısı, bu içeriklerin istatistikleri, kullanım rakamları, analizleri ve raporları ile oluşan veri hızla artıyor. Bu verinin anlamlandırılması ve tekrar kullanıma sunulması gerekiyor.
2. Oyunlaştırma (Gamification) : Öğrenim süreçlerinde oyunlaştırma kurguları sadece çocukların eğitimin de değil, Z, Y ve X kuşağını da aynı şekilde öğrenmeye ve başarmaya motive ediyor.
3. Kod yazma uygulama ve servisleri: Batı medyasını iyi takip edenler ve çocuğunu özel okullarda okutanların son bir senedir en çok duyduğu konulardan biri ‘The Hour of Code / Kodlama Saati’ (#HourOfCode).
4. Kişiselleştirilmiş eğitim: Aynı sınıfta her öğrencinin ihtiyacı, öğrenme kabiliyeti, süresi ve azmi aynı değil. Bu nedenle terzi usulü, pedagojik, müfredat ve öğrenme ortamı olarak kişiye özel eğitimler olmalı.
5. Mobil eğitim: Mobil teknoloji ve cihazların hızlı büyüyerek yaygınlaşması, kırsal yerlerde dahi yüksek hızda mobil erişimin artması eğitim ve öğrenim sektörlerini harekete geçiriyor.
6. Yatırımın geri dönüşü: Bilgiye erişimin kolaylaştığı günümüzde veliler, kurumlar ve bireyler öğrenim için yaptıkları yatırım ve kendilerine geri dönüşünü takip etmek, riskleri yönetmek ve hızlıca yanlışları düzeltmek istiyor.
7. Otomasyon: Eğitim içeriği üretiminin kolaylaşması, kalite ve sayısının artması için otomasyonu sağlayacak araç ve gereçlerin çoğalması gerekiyor. Bunun için de kodlama, platform ve içerik sağlayıcıların bir araya gelmeye başladı.
8. Artırılmış gerçeklik ile öğrenim: Son kullanıcı, çalışan ve müşterilerin her an her yerde bilgiye erişimini kolaylaştırmak gerekiyor. Bunun en kolay yolu gerçekliği artırarak son kullanıcın yanından ayırmadığı akıllı cihazlara girmektir.
9. Kurumsal MOOCs (Massive Open Online Courses / Topluluklara Açık Çevrimiçi Kurslar) : Üniversiteler, eğitim kurumları, kurumlar, sağlık, finans, perakende ve iletişim devleri büyük bilgi, deneyim ve eğitim silolarının üstünde oturduklarını fark ettiler. Sadece çalışanlarına ve öğrencilerine değil, bu içerikleri dijitalleştirerek farklı diller ile tüm dünyaya ulaştırabileceklerini ve hatta bu işten para kazanabileceklerini görüyorlar.
10. Bulut ortamında LMS (Learning Management System) : Üniversite ve eğitim kurumları e-eğitim işine girdiler, fakat özel sektör ve şirket deneyimleri olmadığı için öğrencinin müşteriye dönüşmüş halini ve süreçleri bence yönetmiyorlar. Burada tüm sistemi ve akışları yönetmek üzere yeni nesil LMS’ler devreye giriyor.
11. Sosyal öğrenme (Social Learing) : Yeni nesil sosyal medya üzerinden 9 kat daha fazla metin okuyor ve içerik takip ediyor. Henüz kavramlar ve öğrenme yöntemlerinin standartları oluşmasa da sosyal öğrenme hemen kapı eşiğinde bizi bekliyor.