Tüm dünyayı etkileyen iklim değişikliği ve küresel ısınma dünyada kaynak sıkıntısı yaratmanın yanı sıra, kişilerin mental sağlığını da etkiler hale geldi. İklim değişikliği ve bunun sonucunda karşılaşabileceğimiz çevresel felaketlerden aşırı kaygı duyma durumu olan “ekoanksiyete” günümüzün hızla artan kaygı çeşitlerinden biri haline geldi.
Hidoctor psikoloğu Ayşenur Aldırmaz Taşdemir, çevresel felaketlerle ve olumsuz senaryolarla ilgili çok fazla habere ve sosyal medya içeriklerine maruz kalmanın ekoanksiyeteyi tetiklediğini söylüyor.
Günümüzün en önemli meselelerinden biri haline gelen iklim değişikliği ve küresel ısınma, geleceğe dair kaygılarımızı tetikleyecek boyuta geldi. Küresel ısınmanın insanları ruhsal açıdan etkilemesi sonucu yeni bir kaygı çeşidi ortaya çıktı: Ekoanksiyete ya da eko kaygı.
Amerikan Psikoloji Derneği’nin yaptığı tanımlamaya göre; iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkisini izlemenin sonucu oluşabilecek çevresel felaket korkusuna bağlı olarak kişinin kendisinin ve gelecek nesillerinin geleceğiyle ilgili duyduğu kaygıya eko anksiyete deniyor. İstatistiklere göre; birleşik Krallıkta yaşayanların yüzde 85’i iklim değişikliği konusunda endişeli olduklarını belirtmiş. Türkiye’ye baktığımızda ise, insanların yüzde 40’ı çevre temizliği konusunda ülkenin çok daha kötüye gideceğinden endişeleniyor. Bu oranlar bize eko anksiyetenin küresel çapta arttığını gösteriyor.
HiDoctor psikoloğu Ayşenur Aldırmaz Taşdemir, ekoanksiyete belirtilerini şu şekilde sıralıyor: İklim değişikliği ve diğer küresel çevresel koşullar hakkında düşünürken; sinirli hissetme, endişelenmeyi kontrol edememe, korkmuş hissetme, bunları düşünmeyi bırakamama, uykuya dalmada güçlük çekme en bariz belirtiler. Bu belirtileri iki haftadan fazla süreyle yaşayan kişilerin ekoanksiyete yaşıyor olabileceğine dikkat çeken Taşdemir, çevresel felaketlerle ve gelecekteki olumsuz senaryolarla ilgili çok fazla habere ve sosyal medya içeriklerine maruz kalmanın ekoanksiyeteyi tetiklediğine dikkat çekiyor.
HiDoctor Psikoloğu Ayşenur Aldırmaz Taşdemir, ekoanksiyete ile başa çıkmanın yollarını beş madde ile şöyle özetliyor:
- Çevresel olaylar ve iklim değişikliği konusunda aktif harekete geçmek: İklim değişikliğine karşı duyulan kaygı kişiyi bu durum için harekete geçme, çevresel örgütlenmelerde yer almaya itebilir. Öyle ki bu zaten bu kaygı durumunun hafiflemesine yardımcı olacaktır.
- Çevresel felaketlerle ilgili haber ve sosyal medya içeriklerinden kaçınmak: Çevresel sorunlar ve iklim değişikliği konusu gündemde oldukça yer alıyor. Bu gibi içeriklere sosyal medya ve televizyon gibi araçlarla çok fazla maruz kalmak kaygı durumunu ağırlaştırabilir. Kendinizi felaket senaryolarına maruz bırakmamaya çalışın.
- Karbon ayak izimizi azaltacak eylemlerde bulunmak: İklim değişikliğine karşı koymak adına birey olarak yapabileceğimiz en önemli şey kendi karbon ayak izimizi azaltmaktır. Buna daha az havayolu, kişisel otomobil kullanmaktan kaçınarak, toplu taşıma veya bisiklet gibi araçları tercih ederek başlayabilirsiniz. Küçük de olsa bireysel olarak katkı sağlamak ekoanksiyete ile başa çıkmanıza yardımcı olacaktır.
- Doğada daha fazla vakit geçirmek: Doğada geçireceğiniz vakit sizi sakinleştirecek ve yatıştıracaktır.
- Başımıza gelebilecek çevresel felaketlerle nasıl başa çıkılabileceğine dair araştırmalar yapmak: Kaygının kaynağı olan iklim değişikliği ve bununla başa çıkmakla ilgili daha derin bilgiye sahip olmak çevreden gelecek yalan yanlış felaket senaryolarına karşı kaygıyı azaltır. Konuyla ilgili atacağınız adımlarda daha bilinçli olmanızı sağlayacaktır.
- Kaygı çok şiddetli ise bir uzmandan yardım almak: Ekoanksiyete çok şiddetli yaşanıyorsa ve yukarıda bahsedilen maddeler yardımcı olmuyorsa uzman bir psikolog ile görüşmek en uygun tercih olacaktır.