Son günlerde metaverse hakkında çok fazla konuşuluyor ve bu heyecanın devam edeceği de kesin. Metaverse, içinde çalışabileceğimiz, etkileşim kurabileceğimiz ve hatta kaçabileceğimiz oldukça sürükleyici sanal dünyalar yaratıyor. Metaverse’in bu sanal gerçeklik (VR) yapısı da Metaverse’in en baskın vizyonu halini almış durumda. Bunun güçlü bir vizyon olduğuna ben de katılıyorum ama yine de sınırlı bir vizyon olduğu kanaatindeyim.
VR metaverse, fiziksel çevremizi bırakmak ve tamamen dijital bir gerçekliğe dalıp gitmek istediğimizi varsayıyor. Her ne kadar uç noktalardaki sanal dünyalara seyahat edebiliyor olsak da fiziki evrendeki varlığımız genelde içinde yaşadığımız kapalı mekanlar gibi tek bir nokta ile sınırlı ve bir WiFi ya da telefon hattına bağlı.
Nokia, Metaverse’in sanal yapılarla sınırlı kalmaması gerektiğine inanan şirketlerden biri. Daha büyük bir Metaverse’e, dijital ve fiziksel gerçekliklerimiz arasında seçim yapmaktan ziyade birini bir diğeri ile kelimenin gerçek anlamıyla birleştiren bir Metaverse’e inanıyoruz. Bu Metaverse de genişletilmiş gerçeklik (XR) deneyimini evlerimiz ve ofislerimizin dışındaki dünyaya da taşıyacak. Mobiliteyi kucaklayacak ve neredeyse sınırsız sayıdaki kullanıcıyı destekleyebilecek. Ve tüketici, kurum ve sektör diyarlarında eşit düzeyde olacak. Gerek bu Metaverse, gerekse de diğer Metaverseler, fiziki ve beşeri dünyaların oldukça ayrıntılı bir şekilde geliştirilmiş dijital ikizleri üzerine inşa edilecek. Her bir kullanıcı, bu dijital ikizler ile etkileşime girmeyi tercih ederek, kendi fiziksel eylemlerinin dijital dünyadaki yansımalarının yanı sıra sanal eylemlerinin de fiziksel dünyaya nasıl yansıdığını görebilecek. Bu Metaverse, duygularımızı geliştirerek ve fiziksel yetkinliklerimizi zenginleştirerek, insan yanımızı geliştirmemize yardımcı olacak.
Kendinizi koltuğunuzda en yeni FIFA VR oyununa kaptırmak yerine, istediğiniz herhangi bir yerde kendi XR futbol maçınızı oluşturabilirsiniz. Elinizde sadece tek bir top olsa bile, boş bir sahada bir grup arkadaşla toplanarak XR gözlüklerinizi takabilir ve nizami boyutlarda bir sahanın saha çizgilerini ve kale direklerini gözlerinizin önüne getirebilirsiniz. Her bir oyuncunun giydiği kıyafetlerin üzerine takım renklerini yerleştirebilir ve böylece farklı takımlar belirleyebilirsiniz. Üç boyutlu bir avatar şeklinde sahaya çıkan bir yapay zeka hakem de faulleri çalabilir, ofsaytlara karar verebilir ve maçın skorunu tutabilir. Peki takımınızda 11 oyuncu yoksa? XR uygulaması sayesinde ekstra takım arkadaşına da sahip olabilirsiniz. Avatar şeklinde takıma katılacak bir kaleci belki fiziksel olarak topa dokunamayacak ama sahadaki sanal düzen sayesinde zayıf çekilen bir şutun kaleci tarafından kale sahasında kolayca engellendiğini görebileceksiniz.
Tüketicilere yönelik bu Metaverse kullanımları kesinlikle cazip ama Metaverse’in asıl potansiyelini dikey sektörlerde görüyoruz. Örneğin, sektörel Metaverse sayesinde şehir planlamacıları taslak hazırlama odalarının dışına çıkabilecek. XR gözlükleri ile sokaklarda dolaşan bir planlamacı fiziksel dünyadaki sorunlu kavşakları belirleyebilecek ve bunları sanal dünyada anında yeniden tasarlayabilecek. XR merceğiyle bir kavşağa bakarken bir otobüs durağının yerinin değiştirilmesinin veya bir trafik ışığı konulmasının trafiği nasıl etkileyeceğini görebilecek. Tabii böyle kararları tek başına almak zorunda değil. Her bir değişiklik önerisi bir bütün haline getirilip şehrin dijital ikizine yüklenecek ve böylece merkezi planlama bölümü de binlerce küçük projenin, tüm metro alanının ulaşım düzenlerindeki toplu etkisini görebilecek. Bir inşaat için izin alındığında inşaat ekibi, trafik ışıklarının ve yaya geçitlerinin tam yerleri konusunda kendilerine rehberlik etmesi için XR’dan faydalanarak dijital ikiz ortamına geçiş yapabilecek. Bu sırada çalışma alanının yanından geçen meraklı yayalar da kendi XR gözlüklerini takarak tamamlanan projenin kendi görüş açılarından nasıl göründüğüne bakabilecek.
Bunlar, Nokia’da bizlerin geliştirdiği Metaverse dünyasının sadece iki örneği, ama bunun gibi daha sayısız örnek var ve şimdi bu noktaya nasıl ulaşacağımızı konuşalım.
Ağın gücü
Bu daha geniş kapsamlı Metaverse kavramına erişebilmek için birçok yeniliğe ihtiyacımız var. Küçük şekillerde geliştirilmiş, yeni ve düşük maliyetli cihazlara ihtiyacımız olacak. Güçlü bilişim yetkinliklerine, oldukça dağınık yazılım sistemlerine, karmaşık içerik oluşturma araçlarına ve Metaverse’in tüm potansiyelinden faydalanabilecek yenilikçi yeni hizmetlere ihtiyacımız olacak. Sadece fiziksel dünyayı hissetmek ve anlamakla kalmayacak, aynı zamanda insanların dijital ve fiziksel gerçeklikleri ile nasıl etkileşim kurduklarını da kavrayabilecek teknolojilere ihtiyacımız olacak.
Nokia, bu teknolojilerden bazıları konusunda birden fazla farklı araştırmalar yürütüyor, ancak Metaverse yapbozunun temel parçalarından biri, Nokia’nın oldukça aşina olduğu bir konu. Daha büyük bir Metaverse inşa etmek için bağlanabilirlik gerekiyor. Sağlam, esnek ve oldukça güçlü ağlara ihtiyacımız var. Gecikme, bant genişliği ve hız alanında önemli ilerlemelere ihtiyacımız var. 5G ile bağlantının temellerini çoktan atmış bulunuyoruz, ancak Metaverse’in tam potansiyeline erişebilmek için önümüzdeki 10 yılda ağ kurma konusunda önemli bir yolculuk gerekiyor.
Günümüzde 5G, Metaverse için güçlü bir giriş vazifesi görürken, özel kulaklıklar ve akıllı telefonlar üzerinden tüketicilere yönelik AR uygulamaları ile de sektörel AR kullanımlarının ilk örneklerini destekliyor. Ancak ilk Gelişmiş 5G kurulumları 2025’de başladığında Metaverse’in erişim alanı da önemli ölçüde artacak. Gelişmiş 5G ile ilk olarak XR’yi hayata geçirmeye başlayacağız. Yeni uç işlem özellikleri, bazı cihaz fonksiyonlarını ağa aktaracak ve bunun karşılığında da pek pratik olmayan ve kafaya takılan üniteler yerine küçük çaplı XR gözlükleri ve camları geliştirilecek. Bu da Metaverse’in kapalı mekan ortamlarından kurtulmasına yardımcı olacak. Yer-uydu bağlantısı için daha fazla bant genişliği ve daha iyi gecikme hızı da, daha yoğun ve neredeyse fotogerçekçi görsel katmanlar ve daha tepkisel etkileşimler anlamına gelecek. Kapasitede genel olarak elde edilen iyileştirmeler ve uygulamaya bağlı hizmet kalitesi ve deneyim kalitesi geliştirmeleri, çok sayıda eşzamanlı XR kullanıcısını destekleyecek. Ayrıca Gelişmiş 5G konumlandırma ve zamanlama özellikleri ve diğer duyu algılama teknolojileri, XR için konumlandırma ve senkronizasyon desteği sundukça daha geniş çaplı ve daha sofistike (in what sense was this word used exactly?) dijital ikizleri de eşleştirebileceğiz.
Sektörün, 2025’de başlayan ve yeni sofistike (in what sense was this word used exactly?) cihazları özel ağlarla birleştiren bu Gelişmiş 5G özelliklerinden her yönüyle faydalanacağını, ancak tüketiciler için uygun maliyetli cihazların ortaya çıkmasının da birkaç yıl alacağını düşünüyoruz. Tüketicilerin de XR’ı benimsediği günler gelecek olsa da sektörel ve kurumsal XR adaptasyonunun arkasında kalacaktır.
2030’dan itibarense daha büyük çaplı Metaverse vizyonumuz 6G çağına yönelik vizyonumuz ile birleşecek. Fiziksel dünyaya sanal bir katman eklemek yerine 6G, fiziksel dünyayı doğrudan dijital yollarla manipüle edebilmemize imkan sağlayacak ve böylece insanlar kendilerini çoğaltabilecek. 6G, daha fazla ağ zekası ve uygulama bilinirliği getirirken yer-uydu bağlantısı kapasitesini önemli ölçüde arttıracak ve gecikmeyi de azaltacak. Bu da sınırsız sayıda kullanıcı tarafından senkronize ve kesintisiz bir şekilde deneyimlenebilecek en yoğun holografik metaverse gerçekliklerini ortaya çıkartacak.
2030 itibariyle XR, endüstrinin ve işletmelerin bir parçası haline gelecek olup, tüketici tarafında da XR devriminin başlangıcına şahit olacağız. Düşük maliyetli ve hafif gözlükler ile birlikte dijital ve fiziksel dünyalarımızı birbirine bağlayacak birçok cihaz büyük miktarlarda üretilecek. Metaverse ayrıca kapsam, ölçek ve yakınlık açısından da büyüyecek. 6G’nin yeni duyu özellikleri, ağın, dünyanın neredeyse her bir fiziksel unsurunun dijital ikizlerini gerçek zamanlı olarak oluşturmasına izin verecek.
Kısacası 6G alanının, dijital ve fiziksel yaşamlarımızı ayrılmaz bir şekilde bir araya getirdiğimiz bir yakınsama noktası halini aldığını göreceğiz.
Daha büyük çaptaki bu Metaverse’e geçiş, bağlantı sektörü için eşi benzeri görülmemiş bir fırsat ve toplum için de bir nimettir. Başarılı olabilmesi içinse açıklık ve birlikte çalışabilirlik temeli üzerine inşa edilmeli, emniyetli ve güvenli olmalı, ekolojik olarak sürdürülebilir olmalı ve mümkün olduğunca çok sayıda insanın erişimine imkan sağlayacak kadar kapsayıcı olmalıdır.