Tüm dünyada yaygınlaşmaya devam eden 5G ağları sağladığı yüksek performans ve kapasite sayesinde yeni kullanım senaryolarının hayata geçirilmesine olanak tanıyor. Bu kullanım senaryolarının en önemlilerinden biri sabit kablosuz erişim (FWA). Dünya genelinde bulunan hanelerin yarısına yakınında (yaklaşık 1 milyar) sabit genişbant bağlantı bulunmuyor. LTE ile hücresel ağların sağladığı mevcut hız ve kapasite ile 5G’ye dönüşüm göz önüne alındığında operatörler, evlerin yanı sıra küçük ve orta ölçekli işletmelere uygun maliyetlerle genişbant hizmeti sunma fırsatına sahip.
Ericsson’un hazırladığı Mobilite Raporu’na göre, sabit kablosuz erişim bağlantılarının 2025 yılının sonunda üç kat büyüyerek 160 milyona ulaşacağı ve dünya genelindeki toplam mobil ağ veri trafiğinin yüzde 25’ini oluşturacağı tahmin ediliyor.
Genişbant bağlamında sabit kablosuz erişim
Dünya genelinde yaklaşık 2 milyar hane bulunuyor. 2019 yılının sonunda bu hanelerin yaklaşık yüzde 60’ında (yaklaşık 1,2 milyar) sabit bir genişbant bağlantısı bulunuyordu. Bu oranın 2025 yılında yaklaşık yüzde 70 olması bekleniyor. Bu bağlamda sabit kablosuz erişim, sabit genişbant bağlantılarının yüzde 10’unu temsil ediyor. Diğer taraftan sabit kablosuz erişimin yaklaşık 300 milyon mevcut DSL bağlantısının yerini alabilecek bir seçenek olduğunun altını çizmekte fayda var.
Sabit kablosuz erişim bağlantı sayısı açısından bakıldığında birçok evde aynı bağlantıyı birden fazla kişi kullanıyor. Ancak mobil genişbantta ise durum daha farklı. Kişi sayısına göre çok daha fazla bağlantı bulunuyor. 2025 yılı sonunda ulaşılması beklenen 160 milyona yakın sabit kablosuz erişim bağlantısı aslında yaklaşık 570 milyon kişiyi temsil ediyor.
Sabit kablosuz erişim pazarının büyümesinin ve bağlantı sayısının artmasının üç önemli nedeni bulunuyor:
- Tüketicilerin ve şirketlerin dijital hizmetlere olan taleplerinin giderek artması genişbant bağlantıya olan ihtiyacı da artırıyor.
- 4G veya 5G üzerinden sunulan sabit kablosuz erişim, özellikle DSL, kablo veya fiber gibi bağlantı türlerinin sınırlı kullanıma sahip olduğu bölgelere genişbant hizmet sağlamanın giderek en uygun maliyetli alternatifi haline geliyor.
4G ve 5G ağlarındaki teknolojik gelişmeler ve daha geniş frekans spektrumu tahsisleri sayesinde artan kapasite, gigabayt başına maliyet açısından çok daha yüksek ağ verimliliği sağlıyor.
- Genişbant bağlantılar, dijitalleşme çabaları ve ekonomik büyüme açısından hayati önem taşıdığından çeşitli programlar ve sübvansiyonlar yoluyla genişbant bağlantılarını destekliyor.
Geleceğe Bakış
COVID-19 nedeniyle evlere yönelik kablosuz genişbant bağlantılarına şimdiye kadar hiç görülmemiş bir talep var. Geçtiğimiz haftalarda mobil servis sağlayıcı teklifleri üzerine yapılan bir araştırma, 309 sağlayıcının 185’inin sabit kablosuz erişim teklifi olduğunu gösterdi. 2018 yılıyla karşılaştırıldığında rakamın iki kat arttığı görülüyor.
2019 yılının sonunda yaklaşık 51 milyon sabit kablosuz ağ bağlantısı olduğunu tahmin ediliyor. Bu rakamın 2025 yılına kadar üç katına çıkarak 160 milyona ulaşması bekleniyor. Sabit kablosuz erişim veri trafiğinin 2019 yılının sonunda küresel mobil ağ veri trafiğinin yaklaşık yüzde 15’ini temsil ettiği tahmin ediliyor. Sabit kablosuz erişim veri trafiğinin 8 kat artarak 2025 yılında 53 exabayta ulaşması ve dünya genelinde mobil ağ veri trafiğinin yüzde 25’ini oluşturması bekleniyor.
Geliştirilmiş mobil genişbant ve 5G’ye geçilmesiyle elde edilen performans ve kapasite kazanımlarıyla sabit kablosuz erişim, iletişim servis sağlayıcılarına birçok alanda fırsat sağlayacak. Sabit kablosuz erişim ve sabit genişbant öncesindeki deneyimler, “sınırsız” trafik paradigmasının sınırsız talep ve ağ tıkanıklığına neden olmadığını ancak performansa dayalı hizmet teklifleri ve ortalama tüketim kalıplarının bir kombinasyonu ile yönetilebilir olduğunu gösterdi.
Ericsson Şebeke Ağlarından Sorumlu Ortadoğu ve Afrika Bölge Başkan Yardımcısı Chafic Traboulsi konuyla ilgili şunları söyledi:
‘’Servis sağlayıcılar, “kullanma, ekleme ve yoğunlaştırma” prosedürlerini izleyerek daha net bir yöntemle kapasite artışına başlayabilirler. Öncelikle baz istasyonları, spektrumdaki yedek kapasite ve ilgili telsiz, temel bant ve aktarım donanımları dahil olmak üzere mevcut tüm ağ varlıklarının tam anlamıyla kullanılması gerekiyor. Sonrasında ihtiyaca göre yüksek düzeyli modülasyon, gelişmiş anten sistemleri, ışın şekillendirme, artırılmış bölümlenme ve 5G NR erişimi gibi frekans spektrumu ve kablosuz ağ yetenekleri eklenmeli. Son olarak gerektiğinde makro ve küçük hücreler eklenerek yoğunlaştırma yapılmalı. Dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta ise elde edilen sonuçların her servis sağlayıcı için farklı olacağıdır. Bu, belirli bir pazarda sabit kablosuz erişimi daha cazip hale getirecek özellikleri tanımlamak için çoğaltılabilir bir şablon kullanımının mümkün olamayacağı anlamına gelir.’’