Açık kaynak çözümlerinde dünya lideri Red Hat, her yıl olduğu gibi bu yıl da ses getiren bir etkinlikle karşımıza çıktı.
Etkinlikte konuşmacı olarak yer alan ve Red Hat’in Geliştirici Deneyimi Küresel Direktörü görevinde bulunan Burr Sutter ile sektörün Açık Kaynak sistemlere olan bakış açısını ve yeni trendleri konuştuk…
Ömrü boyunca geliştiricilerin savunucusu, topluluk örgütleyicisi ve teknoloji tanıtıcısı olan Burr Sutter, Bangalore’dan Brüksel’e ve Berlin’den Pekin’e olmak üzere teknoloji etkinliklerinin öne çıkan konuşmacısı. Kendisi şu anda Red Hat’in Geliştirici Deneyimi Direktörü görevinde bulunuyor. 2005 yılından beri bir Java şampiyonu ve Atlanta Java User Group’un eski başkanı olan Burr’un dünyanın önde gelen geliştiricilerine erişmek amacıyla kurduğu DevNexus konferansı A.B.D.’nin ikinci büyük Java etkinliği haline geldi. Yurt dışında konuşması olmadığında Burr, şirketin her yıl düzenlediği Red Hat Summit etkinliği için iddialı, yaratıcı ve interaktif canlı demo sunumlarını düzenliyor.
Java şampiyonu, @DevNexus’un kurucusu, Canlı-demo trapez sanatçısı, açık kaynakçıların ve dünyayı değiştirecek yeteneğe sahip geliştiricilerin gerçek destekçisi.
- Sizce sektörün Açık Kaynak sistemlere olan yaklaşımı ve bakış açısı nedir?
30 yıldır programlama işi ile uğraşıyorum. Açık kaynak konusunun dünyada etkisini göstermeden önceki zamanını da çok iyi biliyorum. Bu zaman zarfında her şeyin nasıl temelden değiştiğini gördüm. Eskiden bir web sitesi yapmak yarım milyon dolara mal oluyordu. Tabi ücret bu şekilde olunca çok kişi iş yapamıyordu. İster bir web sitesi,
ister bir web ya da bir Java uygulaması olsun fark etmiyor, artık dünya Açık Kaynağa ağırlık veriyor. Açık Kaynak sistemler sayesinde insanlar artık kendilerini çok daha iyi anlatabiliyor ve ne yapmak istiyorlarsa onu çok daha rahat başarabiliyorlar.
- Hibrit mimarilerdeki büyük veri iş yükleri nasıl daha verimli bir hale getirilebilir?
Aslına bakılırsa iki tarafı var bu sorunun. Bir, işin büyük veri kısmı bir de hibrit mimari kısmı. Hibrit bir ortamda kendi bulutunuzu yaratma ve kontrol etme imkanı sağlayabiliyorsunuz. İşleme mantığını (process logic) verinin olduğu yere taşıyabiliyorsunuz. Tıpkı Google’ın birçok ülkede yer alması gibi. İşlemcileri ve uygulamaları istediğiniz bir yere taşıyabilmeniz size geniş bir kontrol imkanı sağlıyor. Google Cloud’da büyük verimizin olduğunu düşünelim. İşleme gücünü veri neredeyse oraya yönlendirebiliyorum.
İşin Büyük Veri kısmına baktığımızda ise şu durumu da belirtmem gerekiyor. Açık kaynak sayesinde büyük bir ekosistem doğdu. Bu ekosistem Hadoop ile başladı. Hadoop’u Apache Spark ve Apache Kafka gibi destekleyen birçok uygulama var.
Verimlilik konusuna baktığımızda başka bir durum daha ortaya çıkıyor. Ağ genişliğinin de göz önüne alınması gerekiyor. Çünkü en nihayetinde bu fiziki bir problem. Buna “data gravity” adı veriliyor. Veri ne kadar büyükse yürütülmesi ve işlenmesi de o kadar zor oluyor.
İşin özünde birçok işlemi uygulamalarla artık çok daha rahat yapabiliyoruz. Her şeyi mümkün mertebede hafızaya taşıyabiliyoruz. O yüzden çok daha hızlı ilerleyebiliyoruz. Örneğin OpenShift, geliştiricileri daha verimli bir hale getiriyor. Çünkü tek bir arayüzü ve tek bir sistemi öğrenerek ilerleyebiliyorlar.
- DevOps stratejisi nasıl olmalı?
DevOps, stratejiden ziyade bir kültür aslında. DevOps’un olmasını istiyorsanız çok çevik, gelişmiş bir mimarinizin olması gerekiyor. Eski sistemlerde bilgisayarlardaki veriyi CD, bant gibi manyetik ortamlara aktararak bir yerden bir yere taşıyorduk. Şimdi ise artık Ansible Playbook üzerinden komple sunucuyu yaratabiliyoruz.
- Başarılı bir Konteyner uygulaması için hangi adımlara dikkat edilmeli?
Konteyner üretmek ve o konteyneri yönetmek artık çok kolay. Çok kısa bir süre içerisinde kendi laptopumda bile 15 dakikada 15 tane konteyner üretebilirim. Ama birden fazlası olunca işler orada karmaşıklaşıyor. Eskiden uygulamalarımızı birden çok sunucuya taşıyorduk. Bir uygulama çöktüğü zaman onu düzeltip, kalan bütün içerikleri düzeltmemiz gerekiyordu. Şimdi ise artık Kubernetes sayesinde bütün bu işlemler kendi kendine gerçekleşiyor. Kubernetes ve OpenShift, konteyner bazlı bir uygulama için çok önemli. Jenkins uygulaması ile tüm süreci baştan sona otomatikleştirebiliyorsunuz. Geliştirme anından tüm sistemi baştan aşağıya yönetebileceğiniz bir yapıyı oluşturabiliyorsunuz.
- Peki Açık Kaynak sistemler ne kadar güvenli?
Linux’u diğer sistemlerden çok daha güvenli hale getiren aslında Açık Kaynak olması. Herkes o sistemi açıp istediği gibi inceleyebiliyor. Dolayısıyla hataları enine boyuna ortaya çıkarmış oluyor.
- İlk kez Google Cloud Next etkinliğinde duymuştuk. Nedir bu Istio?
Istio, IBM, Google ve Lyft’in gerçekleştirdiği bir Açık Kaynak projesi. Istio, servislerinizi birbirine bağlamanıza, güvenli hale getirmenize, kontrol etmenize, gözden geçirmenize ve geçen trafiği istediğiniz yere yönlendirmenize izin veren bir yapı.
Istio’nun yaptığı iş aslında, sürekli gidip gelen veriyi kontrol ederek, bunlara müdahale edip başka bir yere yönlendirmek. Bir mimaride onlarca uygulama olabilir ve bunların da sürekli birbirleriyle haberleşmesi gerekebilir. Tabi bu haberleşme esnasında gönderilen bilginin bazı durumlarda rotasının değiştirilmesi gerekiyor.
Bir sistemi üretirsiniz, gözlemlersiniz, test edersiniz ve ancak bir problem yoksa canlı sisteme aktarırsınız. Çünkü bir sistemi canlıya aldığınız andan itibaren artık bunu herkes görmeye başlar.
Istio’nun farkı burada ortaya çıkıyor. Istio, ürettiğiniz sistemi hiçbir kullanıcının erişimine açmadan canlı sistemler gibi çalıştırıyor, kullanıcıların erişimine açarken de bu süreci kademe kademe ilerletiyor. Sistem mavi ve yeşil renk olarak tanımlanan iki alan oluşturuyor. İlk önce kullanıcıları maviye yönlendiriyor. Eğer mavide bir problem gerçekleşirse o zaman da kullanıcıları yeşile yönlendiriyor ve o esnada maviyi düzeltiyor.
Istio, Silikon Vadisi’ndeki teknoloji şirketlerinde bu aralar oldukça popüler. Tabi şu an beta test aşamasında. Yapmak istediğimiz birçok şey var ama bunları kademe kademe açıyoruz.
Röportaj : Serhan Türkmenoğlu