Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kurum kültürüne verilen önem giderek yaygınlaşıyor.
Şirketler, çalışanlarına odaklanarak insani dokunuşları artırmaya, güven kültürünü inşa etmeye ve sürdürülebilir ekonomik başarıyı yakalamaya çalışıyorlar. Global Tech Magazine olarak, kurum kültürünün Türkiye’deki yansımalarını Great Place to Work Türkiye’nin Genel Müdürü Eyüp Toprak’tan dinledik. Toprak, 2018 yılının en iyi şirketlerinin belirleneceği çalışmadan da bahsetti. Türkiye’nin en iyi işverenlerinin belli olacağı araştırmaya başvurular Kasım ayının sonuna kadar devam edecek.
Kısaca firmanızdan bahseder misiniz, hizmetleriniz nelerdir?
Great Place to Work, Amerika’da kurulmuş olan ve şu anda 56 ülkede şirketlerin kurum kültürü çalışmaları üzerine araştırma, analiz, danışmanlık ve eğitim hizmetleri sunan bir kurum. Küresel ölçekte sunduğumuz hizmetlerimizle şirketlerin, güven düzeyi yüksek iş yeri kültürü oluşturabilmelerine yardımcı oluyoruz. Felsefemiz; güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhu gibi beş Great Place to Work boyutundan oluşuyor. Her yıl 7 bine yakın işletme ve 16 milyondan fazla çalışanın dahil edildiği analiz çalışmalarımız, kurum kültürü alanında dünyada gerçekleştirilen en geniş çaplı araştırma olma özelliğini taşıyor. Her yıl uluslararası arenada gerçekleştirdiğimiz En İyi İşverenler araştırması ve yarışmasıyla, kurumların kurum kültürlerinin gelişimini inceliyor ve elde ettiğimiz sonuçları kamuoyu ile paylaşıyoruz. 25 yılı aşkın bir süredir, en iyi işveren olmak için çalışan veya bu yolda çalışmalar gerçekleştirmek isteyen şirketlere kurum kültürlerinde gerçekleştirebilecekleri dönüşümler için destek oluyoruz. Güvene dayalı kurum kültürünün oluşturulması için gereken analiz çalışmalarımızı, Trust Index (Çalışan Anketi), Culture Audit (İş Yeri Kültürü Analizi), Trust Audit (Odaklı Gruplar ile Çalışan Verilerinin Analizi), Expert Audit (Çalışanların Şirket Algısının Ölçümlenmesi) gibi başlıklar altında gerçekleştiriyor ve danışmanlık/atölye çalışmalarımız ile de bu kültürün pekiştirilmesini sağlıyoruz.
Yüksek güven kültürünü tanımlar mısınız, çalışanların işverenlere güven duyması neleri değiştirir, güven yoksa işveren ve çalışan tarafında neler kaybedilebilir?
Güven kültürü, bir iş yerinde herkes için mükemmel sayılabilecek ve herkesin ihtiyacını karşılayabilecek düzenin oluşturulması anlamına geliyor. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de artık güvene dayalı iş yerlerinin oluşturulması, elzem bir durumu ifade ediyor. Kurumlar, yeni neslin daha bağımsız olduklarını, çalışma ortamlarına güven duymak istediklerini, fikirlerine değer verilmesi gerektiğinin farkına varmış bulunuyor. Güvenin bir şirket için nefes almak ile eşdeğer olduğunu görüyorlar. Artık dünyada tepeden inme kararlarla yönetilen kurumların başarıları giderek düşüyor. Dönüşüme gözlerini kapayan ve çalışanlarının kendilerine güvenmelerini sağlamayan şirketler, özellikle nitelikli ve yetenekli çalışanlarını kaybetme, verim sağlayamama ve iş süreçlerinde hatalara yol açabilecek durumlarla karşı karşıya kalıyorlar. Elde edilmiş yetenekler ve nitelikli çalışanların kaybı, şirketlerin ekonomik performanslarında olumsuz etki yaratıyor. Çalışanların sadece yöneticiler karşısında değil, birbirlerine duydukları güvenin de artırılması gerekiyor. Güven temelli şirketlerde çalışanlar, şeffaf olmaya, samimiyete, işbirliğine, verimli çalışmaya özen gösteriyor ve şirketlerinin topluma saygın kişilikler kattığını görmekten memnuniyet duyuyor. Türkiye’nin En İyi İşverenleri 2017 Benchmark araştırmamızın sonuçlarına göre, Türkiye’nin en iyi işverenlerinin başarısı, çalışanlara verilen değer ile doğru orantılı. En İyi İşveren şirketlerde, çalışanların yüzde 88’i yaptığı işten gurur duyduğunu söylüyor. Bu faktörü, yüzde 85 oranıyla takım ruhu, yüzde 81 saygı, yüzde 80 güvenilirlik ve yüzde 78 ile hakkaniyet kavramları izliyor. Bu araştırmalar, gelecekte başarıyı yakalamak isteyen şirketler için kılavuz görevi görüyor. Nasıl ki rekabet edebilmek ve başarıyı yakalayabilmek için yeni çıkan teknolojilere, çalışma sistemlerine ve inovasyona açık olunması ve uyum sağlanması gerekiyorsa, dünya standartlarını yakalamak ve rekabette geri kalmamak için güvene dayalı kurum kültürünün de oluşturulması gerekiyor.
Son araştırmanız “Herkes için Mükemmel İş yeri”. Bu tanım neye göre yapılıyor? Bir iş yerinin herkes için mükemmel olmasının ekonomik getiri ile bağlantısını açıklar mısınız?
Dünyadaki çalışma koşulları, yeni neslin iş hayatına girmesiyle değişiyor. Geleneksel yapılar ve bakış açısı, şirketlerin atıl kalmalarına yol açıyor. Bilgi çağı toplumu içerisinde doğmuş ve yenilikler ile sıkı bağları olan yeni nesil çalışanları geleneksel bir yapı içerisine hapsetmek, şirketlerin kendilerine yapabilecekleri en büyük kötülük oluyor. Araştırmalarımız, yetenekli insanları ve yetiştirilmiş nitelikli insan gücünü kaybetmemenin yolunun herkes için mükemmel bir iş yeri kültüründen geçtiğini gösteriyor. Herkes için mükemmel bir iş yeri kültürü oluşturmak, şirketlerin en üst yönetim kademelerinden en alt kademelerde çalışan insanlara kadar uzanması gereken güven kültürünü temsil ediyor. Şirketlerin ekonomik performanslarını artırabilmeleri, yenilikçi hizmetlerin ortaya çıkarılabilmesi, müşteri memnuniyetinin artması gibi kilit iş süreçlerinde başarı elde edebilmek için herkes için mükemmel bir iş yeri oluşturmak gerekiyor. Herkes için mükemmel bir iş yeri oluşturmak, çalışanların iletişim, yenilikçilik, yöneticilik becerisi ve işbirliği gibi alanlarda kendilerini geliştirmelerini mümkün kılıyor. İş yeri kültürünü ayrım yapmaksızın herkes için mükemmel hale getiren şirketlerin yıllık gelir artışlarının yüzde 13,7 daha fazla olduğunu yaptığımız araştırmalar ile ortaya koyuyoruz. Herkes için mükemmel bir iş yeri oluşturmuş ve bu konuda değerli çalışmalara imza atlan şirketlerin, bu çalışmaları önemsemeyen kurumlara oranla ekonomik performanslarının yüzde 9,6 oranında daha iyi oluğunu görüyoruz. Bu analizler, çalışanlar arasında ayrım yapmayan şirketlerin elde etmiş oldukları ekonomik başarıları kanıtlıyor. Tabii ekonomik başarı oluşturulmuş mükemmel iş yeri kültürünün sadece bir parçası. Ekonomik başarı haricinde mükemmel iş yeri kültürü sayesinde çalışanların şirketlerine duydukları güveni artırıyorsunuz ve bu kuruma verimlilik olarak yansıyor. Ayrıca iş süreçlerinizde hızlı ve hatasız yol almak ve müşteri memnuniyetini de en üst seviyelere çekmek, mükemmel iş yeri kültürünün sunduğu diğer avantajlar olarak ortaya çıkıyor. Şirketlerde her bir bireyin içinde bulunduğu yapının bir parçası olduğunu ve bu yapıya etki ettiğini unutmamak gerekiyor.
Sunduğunuz danışmanlık hizmetlerinden bahseder misiniz?
Araştırma ve analiz çalışmalarımızın haricinde sunduğumuz hizmetlerimiz ile kurumların kültür çalışmalarını destekliyoruz. Danışmanlık çalışmalarımızı; grup çalışmaları, High-Trust Culture Consulting, Birebir Danışmanlık, online danışmanlık, üst yönetim ile planlanan değerlendirme çalışmaları, 360 derece değerlendirme ve takip toplantıları şeklinde sıralayabiliriz. Bizim anlayışımız, şirketleri sadece değerlendir ve sonuçları bildir şeklinde ilerlemiyor. Gelişimi destekleyen eğitim çalışmalarımız ile aynı alanda hizmet veren diğer danışmanlık firmalarından farklılaşıyoruz. Kurum kültürünün her aşamasında verdiğimiz destek ile şirketlere katma değer sağlıyoruz. Kurumların kültürlerini analiz ettikten sonra, yapmakta oldukları, yapmadıkları ve yapmaları gereken noktaların üzerinde önemle duruyoruz. Hedeflere ulaşmak için neler yapılması gerektiğini ve bu sürecin nasıl yapılması gerektiğini aktarıyor ve her zaman yanlarında olmaya devam ediyoruz. Danışmanlık hizmetlerimizi, liderlik gelişim programı, uygulamacının eğitimi, aksiyon belirleme çalışması, yönetim atölye çalışması, şirket ihtiyacına yönelik workshoplar ve Best Practice başlıkları altında toplanan atölye çalışmaları ile destekliyoruz.
Firmalar en iyi işveren konumunda olmak için gerçekten çabalıyorlar mı, bu konudaki motivasyonları neler?
Şirketler, iletişim ve yenilikçi teknolojiler sayesinde sınırların ortadan kalktığına şahit oldukları gibi kurum kültüründe de sınırların ortadan kalktığını görmeye başladılar. Kurum kültürünün kendilerine sağlamış olduğu avantajları görmeye devam ettikleri sürece, en iyi işveren olmak için sarf ettikleri çabaları artırıyorlar. Çalışanları doğru konumlandırmanın ve yeteneklerin doğru alanlarda değerlendirilmesinin önemini kavrayan şirketler, en iyi işveren olabilmek için stratejik planlamalarını bu şekilde yapıyorlar. En iyi işveren olabilmek demek, gelişimi teşvik etmek demektir. Kurumlar, ekonomi, verimlilik, sürdürülebilir gelişim gibi yetkinliklerini artırmak istedikleri için en iyi işveren olma yolundaki çalışmalarına hız veriyorlar. Geleceği yakalamak üzere yapılan bu çalışmaların geri dönüşleri de şirketlerin en büyük motivasyon kaynağı oluyor. Bu süreç içerisinde tepeden tırnağa bütün gelişimlere bire bir tanık oluyorlar. Ortaya çıkan tablonun memnun edici sonuçları, firmaların en iyi işveren olabilmeleri için ana sebebi oluşturuyor.
6- Türkiye’deki işveren markası ile yurt dışındaki algıyı kıyaslar mısınız; ne gibi benzerlikler ve farklılıklar mevcut?
Türkiye’de şirketler ile yurt dışında hizmet veren şirketler arasında bir paralellik söz konusu. Beklentiler ve ihtiyaçlar ufak tefek farklılıklarla birlikte benzerlik gösteriyor. Türkiye’deki en iyi işveren şirketler yurt dışına kıyasla yüzde 10 daha az. Bu fark, hakkaniyet alanında yüzde 30’a kadar çıkabiliyor. Ama genel olarak Türkiye’deki şirketler gibi yurt dışında hizmet veren kurumlar da verimliliklerini artırmak, ekonomik olarak güçlenmek ve hızlı sonuç almak istiyorlar. Elde edilmek istenilen sonuçlar için yapılması gereken çalışmalar, Türkiye’deki firmalar için olduğu kadar yurt dışındaki firmalar için de açık. Samimiyet, hakkaniyet, parçayı bütünden ayrı görmemek, fikirlere önem vermek, çalışanları önemsemek ve sayabileceğimiz birçok sürecin hayata geçirilmesi gerekiyor. Kurum kültürü, “bugünden yarına yaptım” veya “oldubitti” şeklinde oluşan bir durum değil. Bahsettiğimiz konu, ister yurt içi ister yurt dışı nerede faaliyet gösterilirse gösterilsin, tamamen bir süreç işi ve sürekli olarak geliştirilmesi gereken bir durum. Bu süreci kurumsal yapınıza bir kere entegre ettiğiniz zaman, kesintisiz başarının da size ulaşması uzun sürmez.
Son olarak okuyucularımıza düzenlediğiniz yarışmadan bahseder misiniz?
Great Place to Work Enstitüsü’nün Türkiye’de altıncı kez düzenleyeceği yarışmaya, beş yıl içerisinde farklı sektör ve büyüklükteki 450’nin üzerinde kurum katıldı. Şimdiye kadar bu çalışmalarda 230 binden fazla çalışan temsil edildi. Şirket kültürünü derinlemesine analiz eden Great Place to Work, binlerce işletmenin ve milyonlarca çalışanın dahil edildiği araştırma sayesinde firmaların kurum kültürü gelişimine yardımcı oluyor. Çalışan sayısına göre 20-50, 50-250, 250-500, 500–2000 ve 2.000+ kategorilerinden listeye giren şirketler, Türkiye’nin en iyi işvereni unvanını almaya hak kazanıyor.
Dünyanın en geniş çaplı kurum kültürü araştırması ve yarışmasına başvurular Kasım ayının sonuna kadar devam edecek. 2018 yılının en iyi şirketlerinin belirleneceği çalışmada, yüksek güven kültürü, çalışan odaklı ve aynı zamanda etkin yönetim yaklaşımına sahip şirketler listeye girecek.
Röportaj : Serhan Türkmenoğlu