[show_avatar email=34 align=center show_name=true show_biography=true avatar_size=93]
Son model spor bir arabaya sahip olduğunuzu düşünün, beklentileriniz oldukça yüksek, müthiş bir konfor ve sürüş deneyimi hayal ediyorsunuz, arabayı garajdan çıkarıp anayola çıktığınızda bir bakıyorsunuz ki trafik var ve yol tek şerite düşmüş. Çok can sıkıcı değil mi? Bu kadar hızla gitmeyi ve mükemmel bir sürüş deneyimi yaşamayı hayal ederken trafik ve yavaşlık… İşte tam bu hissi eski SAN switchlere mahkum olan yeni veri depolama mimarileri sürekli yaşıyor.
Sanırım çoğumuz CIO’ların bu günlerde karşılaştığı başlıca baskıların farkındayız. Maliyeti düşürme ve verimi artırma diye tanımlayabileceğimiz faktörler daima değişen çevremizde, belki de asla değişmeyen tek şeyler. Sürekli daha iyisi için değişen teknolojinin evrimine bizlerde ayak uydurmaya çalışıyoruz. İşlerin yürütülmesi için teknoloji altyapısına yapılan ortalama harcamalar 2012’de yüzde 70 civarındaydı ve kalan 30’luk dilim de işin büyümesi veya değişim geçirmesi için yürütülen teknolojik atılımlara ayrılıyordu.
CIO’lar bugün iş büyümesi ve değişimine daha çok kaynak ayırabilmek için maliyet yapılandırmasında küçülmeye gitmeye zorlanıyor ve 2017’ye kadar dünya çapında toplam harcamalarda %50’ye varan kısıtlamalar yapılacağı öngörülüyor.
Çoğu organizasyon “yaşlanan” IT altyapılarıyla baş etmeye çalışıyor ve iş alanında yeniliği sağlama ve destekleme yeteneklerinin söz konusu altyapıya bağlı olarak ortaya çıkan operasyon maliyetleriyle kısıtlandığını görüyor.
Bu bağlamda depolama performansı ve bant genişliğinde daimi bir talep var ve bunun sebepleri de sanal makine yoğunluğunun artışı, düşük latency uygulama performansı beklentileri ve sürekli artan data miktarı.
Zaman zaman önemsiz bir teknoloji sınıfında görülen SAN’ler, kurumsal veri merkezlerinde oluşan trafiğin asıl yükünü çeken birimlerdir, ve günümüzde kurumlar kendilerini sunucular ve depolama birimlerinde mevcut bant genişliğinin yetersizliğiyle sınırlanmış durumda buluyorlar. Bunu biraz inceleyelim.
Yeni işlemci teknolojileriyle sanal makine yoğunluğunun artışı bir araya gelince, ortaya “üst düzey talep” oluşturan bir bilgisayar ağı çıkıyor ve bu da yüksek IOPS’lu, düşük latency’li ve üst düzey güvenilirlik sağlayan bir depolama çözümünü gerektiriyor.
Mevcut eski fibre channel SAN altyapıları genellikle 8, 4 ve hatta 2GB/s olarak çalışır. Bazen depolama ve I/O talebi çok yüksek olduğundan, flash medyanın yanıt süresi legacy SAN ağlarından çok daha fazla olur.
StoreFabric B-Series Fibre Channel da hem genel veri performansını artırır hem de artan ölçekleme ve yüksek güvenilirlik sunar. StoreFabric B-Series 16Gb Fibre Channel ise performansta birden azalma olmasını engeller ve SSD’li veya Flash Cache’li HP 3PAR StoreServ ile uyumlu çalışarak düşük latency switching & “zero overhead” bant genişliği sağlar.
Bunların yanında hız, kolaylık ve güç de sağlar. Çok farklı iş taleplerinin olduğu bir ortamda SSD ve end-to-end 16GB FC ile test edilen StoreFabric B-Serisi’nin test altyapısından gelen sonuçlarda;
- 8Gb Fibre Channel test altyapısına nazaran latency’de %59 azalma,
- Gerçek bir veritabanı workload işlemesinde de %37 daha hızlı performans,
- Toplam workload süresi de 4 saat daha azalmışıtır.
StoreFabric B-Serisi ağ kullanımı kolaylaştırıyor ve StoreFabric B-Serisiyle HP 3PAR all-flash’ın bileşimiyle potansiyel sanal makinelerin yoğunluğunu eski yapılara oranla üç katına çıkarıyor. İş kritik uygulamalarda ve yoğun sanallaştırma kullanılan ortamlarda downtime’ın getirdiği riski ve işleyişe olan negatif etkileri minimuma indiriyor.